Vesveseden Kurtuluş Yolları

Şeytanın insanlar üzerinde tesirli olduğu şeylerden birisi, vesvese vermesidir. İnsanın kalbine her fırsatta vesveseler, kötü düşünceler getirerek insanı aldatıp, dünyâ ve âhiret zararlarına sürüklemek ister. İnsan şeytanın bir vesvesesine uymazsa şeytan başka bir vesvese vermeye başlar ve çok çeşitli hîlelere başvurur.


Kötülüğü, belli bir şeyi yaptıramazsa ve insan hep iyiliğe gidiyorsa, iyiliği daha az olanları yaptırmaya çalışır. Bir kötülüğe sürükleyebilmek için küçük iyilikler yapmaya teşvik eder. Şeytanın vesvesesi aslında zayıftır. Din bilgisi tam ve doğru olan ve bu bilgilerine uygun hareket eden insanları aldatması çok güçtür. Şeytan vesvese vererek, kötülüğe düşürmek için insanların bâzı zaaflarından faydalanır. Bunlardan biri aceleci olmaktır. Diğerleriyse, şehvet ve gadabdır. İnsan gadablanınca, kızınca aklı örtülür. Akıl gidince şeytanın hücûmuna uğrar. Onun elinde oyuncak olur. Ayrıca hased ve hırs, çok yemek, süslenme sevgisi, tamâ, yâni dünyâ lezzetlerini haram yollardan aramak; ihtiyâçtan fazla toplanıp, Allah için sarfedilmeyen dünyâ malı, cimrilik ve fakir olma korkusu, kendi görüş ve düşüncelerini beğenmek sûretiyle hasımlarına karşı kin tutmak, sû-i zân, bir kimse hakkında kötü düşünmek, günâhkâr sanmak da böyledir.


Müslüman, vesveselerin hiç birine aldırış etmemeli, şeytanıda onun vesvesesini de Allahu Tealanın yarattığını bilmekle şeytanı kahretmelidir.


Vesveseden kurtulmak için okunacak dualar:
İhlas Suresi ile birlikte muavezeteyn sureleri sabah ve akşam abdestli olarak en az üçer kez okunmalı. ve şu duada eklenirse daha yararlı olur:


وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُبِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطيِنِ وَاَعُوذ بِك رَبِّ اَنْ

 يَحْضُرُونَ

  • “Ve kul: Rabbi,eûzû bike min hemezâti’ş-şeyâtîn.Ve eûzû bike rabbi en yahdurûn.”(mü’minun,23/97-98)


Anlamı: “Deki:Ya Rabbi, Şeytanların vesveselerinden, onların yanımda bulunmalarından sana sığınırım!.”


VESVESEDEN KURTULMANIN 9 ALTIN TAVSİYESİ:


1- Allahu Tealanın Zatı ve Sıfatlarının hakikatı hakkında düşünceye dalmamak.


2- Küçük abdest bozduktan sonra 40 adım gidip geldikten sonra en az bir kaç dakika daha beklemek.


3- Abdest alırken yüzü saç diplerine ve kulak yumuşağına kadar yıkamak.


4- Dirsekleri ve topukları ovalayarak kuruluk bırakmamak.


5- Banyoda gusül abdesti alırken küçük abdest bozmamak.


6- Sabah ve akşam en az üçer kez Muavezeteyn surelerini (Felak ve Nas sureleri) okumak.


7- Dua ve sureleri yanlış okumamak için tecvid ilmini öğrenmek.


8- Şeytanın şerrinden ve zararından korunmak için MÜHLİKÂT (ibadetleri yok ediciler) ve doğru îtikâda, yâni Ehl-i sünnet îtikâdına sâhip olmak ve lâzım olan din bilgilerini öğrenip, bunlara uymak gerekir. İnsan İslâmiyete uyduğu müddetçe şeytanın, nefsinin ve kötü arkadaşın şerrinden korunabilir.


9- Kalp mânen boş olunca tabi ki o boşluğu şeytanın küfürlü vesveseleri doldurur ve kişi psikiyatrlik olur. Kalbi şeytan doldurmadan biz Allah’ın zikri ile doldurmalıyız.
Bunlar: Allahu Zül-Celâl’in üzerimizdeki nimetlerini(iyiliklerini) düşünürsek hamdimiz şükrümüz artar..


Rabbu’l-âlemînin kâinat üzerindeki tasarrufunu, gücünün sonsuzluğunu, sanatının inceliğini düşünürsek O’na karşı içimizde hayranlık oluşup marifetullah ve muhabbetullah oluşur vesvesden iz kalmaz…


Bütün bunlara rağmen vesvese yine de oluşursa şu düşünceyi virt edinmenin çok faydası görülmüştür:



İmamı Rabbani (kaddes allâhu sirrahul-akdes) hazretleri alemleri ifade ederken şöyle buyururlar: “Hem ez ost” (Her şeyin yaratanı Allah’tır). Zira şeytanı da onun vesvesesini de yaratan Allahu Tealadır. O halde akla hayale gelen her türlü olumlu ve olumsuz düşüncenin mucidi, yaratanı Hazreti Allah’tır. 


Peki aklımıza; “Allah bu düşünceleri niçin yaratıyor?” diye bir soru gelecek olursa, Allah kulunun samimiyetini kendisine göstermek için bu vesveseleri şeytan vesilesi ile yaratmaktadır. Bizler imtihandayız. O halde Allah’a, Allah’ın yarattıkları şerlerden sığınmamız lazımdır. Zira Rasûlullâh (aleyhis-salâtü vesselâm) dahi bu babta şöyle dua etmişlerdir. “Allah’ım Senden yine Sana sığınırım.”



Akla ve hayale her ne gelirse; “O da Allah’tan” yani; “Onun mucidi ve yaratanı Allah’tır.”diye düşünüldüğünde ve hatta bu düşüncenin İNKÂRI DAHİ AKLA GELDİĞİNDE “O da Allah’tandır” diye düşünüldüğünde, şeytan böylesine sürekli Allah’ın anılmasından hoşlanmadığı ve rahatsızlandığı için vesveseden vazgeçtiği görülmüştür.

 “Ona (nefse) iyilik ve kötülüklerini ilham eden (Allah’a) yemin olsun.” (Sure-i Şems/8)

Herkese hidayet Allahu Teala’dandır.


VESVESEDEN KURTULUŞ DUASI:

(Ya Allah-ür-rakib-ül-hafiz-ür-rahim. Ya Allah-ül-hayy-ül-halim-ülazim-ür-rauf-ül-kerim. Ya Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kaimü alâ külli nefsin bima kesebet, hul beyni ve beyne adüvvi!


İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

-” Kötü vesveselerin gelmesine sebep imanın kâmil olmasıdır Çünkü hadis-i şerifte: -” Böyle vesveseler, imanın olgun olmasındandır”buyuruldu (1/182)     


Allahu Teala buyurduki:
-” Şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin bırakmak ister Sizi, Allah’ı zikirden ve namazdan alıkoymak ister. Siz bunlardan [ayıplarını, zararlarını bildikten sonra] hâlâ sakınmaz mısınız?) [Maide 91]



-” (Nefsine uyarak) Allahü teâlânın dininden yüz çevirenlere,  bir şeytan musallat ederiz.” [Zuhruf 36



Vesvese ancak şeytanı dost edinen kimseleri etkiler. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle dile getirilmiştir:
– “Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır.” (Nahl, 100)


Medine-i Münevvere’de bir Yahudi, birgün Allah’ın Rasulüne(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle der:
-“ Ey Muhammed bizim namazımız sizin müslümanların namazından daha güzel olmaktadır.


Çünkü bizler namazda hiç vesveslenmeyiz. Halbuki sizin müslümanlar hiçbir zaman vesvesesiz namaz kılamazlar.” Rasulullahın yanında bulunan hazreti Ebu Bekr ileri çıkarak:



-“ Ey Allah’ın Rasulü izin verirseniz bu yahudinin cevabını ben vereyim.”der. Allah’ın Rasulü(s.a.v.) :



-“ Olur ya Eba Bekr” der. Ebu Bekr(radıyallahu anh) :


-“ Ey yahudi! Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle. Bir evde iki oda olsa, birisinde mücevher dolu, diğer ise boş olsa, hırsız hangi odanın kapısını rahatsız edip kırmaya çalışır?” 


Yahudi:
-“ Tabiki boş odaya uğramaz. “der. Ebu Bekr(r.a.):


-“ O halde iman bir mücevherdir. Şeytan ise, iman hırsızıdır. Eğer sizlerin kalblerinde iman olsaydı, mutlaka sizlere vesvese vererek imanınızı çalmaya çalışırdı. Halbuki sizlerin kalbinde iman yoktur. Öyleyse şeytan sizilere neden vesvese versin? Biz müslümanlara gelince bizlere vesvese vererek imanımızı çalmaya çalışmaktadır.”der.



Bunun üzerine yahudi hidayete gelip müslüman olmuştur.



Şeytan, sarhoşlara veya gayri islami yaşayışta olanlara vesvese vermez. Ancak bu kimseler hidayete gelip de eski kötü yaşantılarını bıraktıklarında, akla hayale gelmeyen bin bir türlü vesveseler vermeye başlar. Şeytan bu türlü vesveseleri verdikten sonra o şahsa şöyle vesvese verir:


-” Sen kafir oldun. Sen bu işi yapamayacaksın.” gibi vesveselerle müslümanı yormak ister.
Ebû Hüreyre radiya’llâhu anh’den rivâyete göre, Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:


– “Sizden her hangi birinize şeytan gelir de: (Şunu) böyle kim yarattı?, (Şunu) böyle kim yarattı?, En sonu: Rabb’ini kim yarattı? diye vesvese verir. Şimdi şeytanın vesvesesi Rabb’ınıza kadar erişince o vesveseli kişi hemen “Eûzü bi’llâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm” diyerek Allâh’a sığınsın!. Ve vesveseye son versin!” (Hadis No: 1353  Kütüb-ü Sitte)


Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in ashabından bir kısmı ona sordular: “Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz.” Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): “Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?” diye sordu. Oradakiler Evet! deyince:


İşte bu (korku) imandan gelir (vesvese zarar vermez) dedi.
“Müslim, İman 209 (132); Ebu Dâvud, Edeb 118 (5110).


Diğer bir rivayette: “(Şeytanın) hilesini vesveseye dönüştüren Allah’a hamdolsun” demiştir.


Müslim’in İbnu Mes’ud (radıyallahu anh)’dan kaydettiği bir rivayet şöyledir:
“Dediler ki: “Ey Allah’ın Resulû, bazılarımız içinden öyle sesler işitiyor ki, onu (bilerek) söylemektense kömür kesilinceye kadar yanmayı veya gökten yere atılmayı tercîh eder. (Bu vesveseler bize zarar verir mi?)”. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
“Hayır bu (korkunuz) gerçek imanın ifadesidir” cevabını verdi.


NAMAZ VE ABDEST KONUSUNDA GELEN VESVESEDEN NASIL KURTULURUZ:


SORU 4 : Abdestte, namazda, temizlikte ve niyette vesvese eden, bunlardan nasıl kurtulur?


CEVAP :
Vesvese, şeytanın verdiği zararlı olan şüphedir. Vesvese etmek günahtır. Günah işlememek için vesveseye hiç itibar etmemelidir. İki hadis-i şerif meali:


(Vesvese şeytandandır. Abdest alırken, guslederken ve necaset temizlerken, şeytanın vesvesesinden sakının.) [Tirmizi]



(Bir zaman gelecek, insanlar temizlikte fazla titiz hareket edecek, 
[vesvese ederek] dinde haddi aşacaklardır.) [Ebu Davud]


Vesvese, suyu israf etmeye, namazı geciktirmeye, cemaati, hatta namaz vaktini kaçırmaya, vakti, ömrü zayi etmeye sebep olur. Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necis olmasından şüphe eder ki, Müslümanlara su-i zan haramdır. Üstelik kendini ihtiyatlı sanıp, kibirli olur. O işin uzmanı bir kimse bile ona nasihat etse, asla kabul etmez. Kendi yaptığının daha doğru olduğunu kabul eder. Başkalarını küçümser.


Vesvese, ibadetleri mekruh olmakla bırakmaz, ruhi bunalımlara yol açar.


Guslün, abdestin, taharetin ve namazın şartlarını, sünnetlerini, mekruhlarını bilmeyen, vesvese hastalığına yakalanır. Önce vesvese edilen yerlerin doğrusunu öğrenmeli. Bunları bilip, yerine getirince, şüphe kalmaz. Doğru yaptım diye inanmak ihtiyat, şüpheye düşmek vesvese olur. Vesvese sahibi, azimetle değil, ruhsat ile amel etmelidir! 



Haramlardan, şüpheli şeylerden, hatta mubahların fazlasından kaçmak azimettir. Günah olmayan, caiz olan işleri yapmak ruhsattır.


İmam-ı Rabbani hazretleri, (Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalı. Allahü teâlâ, güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor.


İmam-ı Şarani hazretleri de, (İhtiyaç halinde ruhsatla amel etmeli) buyuruyor. Üç hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlânın verdiği kolaylıklardan, ruhsatlardan faydalanın!) [Buhari]


(Ruhsatlardan faydalanmayan, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani]


(Allahü teâlâ, azimeti sevdiği gibi, ruhsatla amel edilmesini de sever.) [Beyheki]


Dinimiz, kolaylık dinidir. Mesela, abdest aldığını bilip sonra bozulduğunda şüphe etse de, abdesti var demektir. Abdest aldıktan sonra, kuru yer kalmıştır zannıyla yeniden abdest alınmaz, alınırsa mekruh olur. Abdest aldıktan sonra, iç çamaşırında yaşlık görüp, idrar mı, su mu diye şüphe eden, abdestten önce çamaşırına su serpmeli! Sonra orada bir yaşlık görürse, (Bu benim serptiğim su) demeli. Hatta o yaşlık idrar bile olsa, onun idrar olduğu kesin olarak bilinmediği için yıkamak gerekmez.


Vesveseden kurtuluş çaresi,
 hangi meselede vesvese ediliyorsa dinimizin o konudaki hükmünü öğrenmek ve iyi bilmektir. İyi bilen kesinlikle vesvese etmez. Mesela mesh etmek, ıslak el ile yavaşça saçların üstüne sürmektir. Ama vesveseli bunu bilmediği için, başını ezecek gibi mesh eder veya avucuna su doldurup, saçlarını iyice ıslatır. Abdest alırken şuraya el değmedi galiba, şurası yıkanmadı diyerek tekrar tekrar yıkar. Halbuki, bir yer yıkanmasa bile, yıkanmadığı bilinmeyince yani kasten yıkamayı terk etmediği için abdesti sahih olur. Bu kadarını bilmek bile vesveseyi önler.


Vesveseden kurtulmak için kendi kendine,
 (Buranın kuru kaldığına veya burayı delk etmediğine yemin eder misin?) diye sormalı. Yemin edemiyorsa orası yıkanmıştır veya delk edilmiştir, tekrar yıkamak veya delk etmek gerekmez. Her vesvese için de, kendine aynı soruyu sorabilir. (Ben, yemin edecek kadar emin olsam zaten vesvese etmem) demek de vesvesedir, yemin edemiyorsa, bunun vesvese olduğunu anlamalıdır. Bir daha yıkasam daha iyi olmaz mı dememelidir.


Abdestten sonra, (Acaba başımı mesh ettim mi) veya (Abdestim var mı) diye şüphe etmek, namaz kıldıktan sonra “Elbisem temiz mi idi” veya “İftitah tekbirini almış mıydım?” gibi şüpheler vaki olsa da, yeniden abdest alınmaz, elbise yıkanmaz, namaz da iade edilmez.


İbadetlerimizi eksik yapmakla, hâşâ Allahü teâlânın bir kaybı, fazla yapmakla da bir kazancı olmaz. Bunun için, dinin emrine uyularak noksan veya fazla yapılmış olsa mahzuru olmaz. Mesela sabahın farzını kılarken (iki mi, bir mi kıldım?) diye şüphe eden, bir rekat kıldığını zannederek bir rekat daha kılsa ve kıldığı üç rekat olsa, namazı sahih olur. Fakat kasten üç kılsa namazı sahih olmaz. Bir kimse de dört kıldım zannıyla üç rekat kılsa, kıldığı namaz sahih olur. Bir kimse de, araştırıp kıbleden başka istikamete namaz kılsa, namazı sahihtir, ama araştırmadan kıbleye isabet etse bile sahih olmaz. Demek ki, dinin emrine uyulunca kıbleden başka yöne de kılınsa, 4 rekat yerine 5 rekat da kılınsa sahih olur. O halde, kuru yer kalsa da önemi yok. Kuru yer kalmadığını sanmak yeter. Zaten hiç kimse kasten kuru yer bırakmaz.


Vesvese, dua ve zikir ile de azalıp yok olur. Bunun için, vesvese gelince, hemen Allahü teâlâyı anmalı, istigfar, salevat ve dua okuyarak şeytanı uzaklaştırmaya çalışmalı! Şeytanın vesvesesinden kurtulmak için, her gün şu duayı da okumak iyidir:


(Ya Allah-ür-rakib-ül-hafiz-ür-rahim. Ya Allah-ül-hayy-ül-halim-ülazim-ür-rauf-ül-kerim. Ya Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kaimü alâ külli nefsin bima kesebet, hul beyni ve beyne adüvvi!)