Camilerde Saf Düzeni

Günde beş vakit namaz kılmak, ergenlik çağına gelmiş kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır. Müminlerin her hâl ve şartta namazlarını kılmaları gerekir. Su bulamayanlar veya suyu kullanamayanlar teyemmüm ederek (bk. Maide, 5/6.), bir tehlikeden korkanlar yaya veya binit üzerinde (bk. Bakara, 2/239.), dinen yolcu sayılanlar dört rekâtlı farz namazları iki rekât olarak; savaş hâlinde olanlar nasıl güçleri yetiyorsa o şekilde; ayakta durmaya güçleri yetmeyen hasta ve özürlüler oturarak; buna da güçleri yetmeyenler yatarak namazlarını başları ile ima ederek kılarlar. Kadınların özel hâlleri hariç (bk. Ebu Davud, Taharet, 108,121.) namaz kılmamanın hiçbir mazereti yoktur. Ne ticaret ne alışveriş ne iş (bk. Nur, 24/37.) ne görev, hiçbir şey Müslüman’ı namaz kılmaktan alıkoyamaz, alıkoymaması gerekir. 


Kadınların özel hâlleri dışında namazı vaktinde kılamamanın mazereti; uyuyakalmak, unutmak, bayılmak, şiddetli harp, koma ve yoğun bakım hâlidir. Uyuyan uyanınca, unutan hatırlayınca, yoğun bakımdaki hasta yoğun bakımdan kurtulunca, harbin şiddeti geçince namazını kaza eder. Peygamberimiz (s.a.s.); “Kim bir namazı kılmayı unutursa onu hatırladığı zaman kılsın.” (Ebu Davud, Salât, 11.) buyurmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.) ve beraberindekiler, Hayber’in fethi dönüşünde istirahat ettikleri bir yerde uyuyakaldıkları için sabah namazını (bk. Ebu Davud, Salât, 11.), Hendek Savaşı sırasında harbin şiddetlenmesi nedeniyle ikindi namazını kılamamışlar ve kılamadıkları namazları daha sonra kaza etmişlerdir. (bk. Müslim, Mesacid, 627.)


Cuma namazlarının cemaatle camilerde veya musallalarda kılınması farzdır. Beş vakit namaz, cami dışında herhangi temiz bir yerde kılınabilirse de cemaatle kılınması, tek başına kılınmasından yirmi yedi veya yirmi beş derece daha faziletli ve sevaptır. (bk. Müslim, Mesacid, 42.) Evde veya iş yerinde cemaatle kılınan namaz, camide cemaatle kılınan namaza eş değer de değildir. Peygamberimiz (s.a.s.), Medine’de hayatı boyunca camide cemaate namaz kıldırmış, hastalandığında ise cemaate katılarak Hz. Ebu Bekir'in arkasında namaz kılmıştır. Sahabe savaş anında bile gruplar hâlinde namazı cemaatle kılmıştır. (bk. Nisa, 4/102.) Cemaatle namaz, İslam'ın şiarı ve sembolüdür. 


Cuma namazı dışında en kuvvetli cemaat, sabah namazı, sonra yatsı namazı, sonra ikindi namazıdır. Şu hadisler, bunun açık delilidir: "Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, gece yarısına kadar namaz kılmış sevabını alır. Sabah namazını da cemaatle kılarsa bütün geceyi namaz kılarak geçirmiş gibi sevap alır." (Müslim, Mesacid, 260.) “Gece ve gündüz melekleri sizi takip ederler. Sabah ve ikindi namazlarında toplanırlar. Sonra sizinle geceleyen melekler, ilahî huzura çıkarlar. Rableri onlara, -onları en iyi bir şekilde bildiği hâlde ‘Kullarımı nasıl terk ettiniz?’ diye sorar. Melekler, ‘Onları namaz kılarken terk ettik ve namaz kılarken bulduk.’ cevabını verirler.” (Buhari, Mevakitü’s-Salât, 6.)


Peygamberimiz (s.a.s.), "Üç kişi bir köyde veya sahrada bulunur ve cemaatle namaz kılınmazsa, şeytan onlara hâkim olur. Öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü kurt ancak sürüden ayrılan koyunu yer." (Ebu Davud, Salât, 47.) “Münafıklara sabah ve yatsı namazlarından daha zor gelen bir namaz yoktur. Eğer onlar sabah ve yatsı namazlarındaki sevabı bilselerdi sürünerek bile olsa gelirlerdi.” (Buhari, Salâtü’l-Cemaati, 6.) buyurarak cemaate katılmayı teşvik etmiştir.


Cemaatle namaz kılmanın önemine dair hadislerden ve ilgili ayetlerden hareketle Hanbeli âlimler cemaatle namaz kılmanın erkekler için farz-ı ayın; Şafii âlimler, farz-ı kifaye; Hanefi ve Maliki âlimler ise, cuma namazı dışındaki farz namazları cemaatle kılmak, gücü yeten erkekler için sünnet-i müekkede olduğu içtihadında bulunmuşlardır. Cemaatle namazın “sünnet-i hüda” olduğunda ittifak vardır. Hastalar, çok yaşlılar, engelliler ve benzeri mazereti olanlar, cemaatle namaza katılmayabilirler. İsterlerse kadınlar, günlük namazları cemaatle kılmak için camiye gidebilirler.


Camilerde cemaatle namaz kılındığı zaman, imama uyacak kişi sadece bir erkek kişi ise imamın sağına azıcık gerisinde durur. Soluna ve arkasına durmak sünnete aykırı olduğu için mekruhtur. İmamın dışında iki cemaat varsa imamın sağına ve soluna az geride veya arkada durur. İmama uyanlar iki kişiden çok ise, imamın arkasına dururlar. İmama uyacak kişi tek kadın ise imamın arkasına durur. Cemaat çok olduğu zaman saf düzeni, önce erkekler, arkasında çocuklar ve sonra kadınlar olacak şekilde yapılır. 


Camiye erken gelen birinci safa oturur, birinci saf dolduktan sonra ikinci ve üçüncü saflar oluşturulur. Ön safta boş yer varken ikinci saf oluşturulmaz. Safların en faziletlisi en ön saftır. Birinci saf, ikinci saftan ikinci saf üçüncü saftan daha faziletlidir. Bu fazilet derecesi, en arkadaki safa kadar bu şekilde devam eder. Bu fazilet, imama yakınlık derecesi sebebiyledir. Fakat imama en yakın duran kişiler, imamlığa ehil olan kişiler olmalı ki imamın abdesti bozulduğunda, hemen birini yerine geçirebilsin. 


Peygamberimiz (s.a.s.), birinci safta kılınan namazın sevabını şöyle bildirmiştir: "İnsanlar, camide ilk safın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek de olsa bu namazları cemaatle kılmaya gelirlerdi." (Müslim, Salât, 129, 131.)


Cemaatle namazda ilk safın daha faziletli görülmesi, safların önden itibaren doldurulması, cemaatin dağınıklığını önlemeye, saf düzeninde disiplini sağlamaya yönelik bir tedbirdir. Birinci saf bütün cemaati aldığı hâlde, ikinci saf oluşturulması, özellikle imamın arkasında bir saftan sonra birden çok saf olabilecek boşluk varken en arkada özellikle arka mahfil veya müezzin mahfilinde saf tutulması saf düzeni, cami adabı ve Peygamberimizin uygulamasına aykırı olup mekruhtur. Maalesef birçok camide önde bir saf, en arkada bir saf tutulmaktadır. Özellikle tabure ile veya müezzin mahfilinde namaz kılanlar, önde saflar boş olduğu hâlde arkada saf oluşturmaktadır. Bu, Hz. Peygamber’in uygulamasına ve sünnete aykırı bir davranış olup mekruhtur. 


İmamlarımızın, safların düzgün ve sık oluşunu sağlamaları ve namaza öyle başlamaları gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.), saf düzenine çok önem vermiş ve “Safların düzgün olması, namazın tamam olmasındandır.” (Tirmizi, Salat, 167.) “Saflarınızı düzgün tutunuz, çünkü safların düzgün olması, namazın kemalindendir.” (Ebu Davud, Salât, 94.) buyurarak saf düzeni konusunda cemaati uyarmıştır. Sahabeden Numan b. Beşir, Rasulüllah (s.a.s.), saflarımızı düzeltirdi. Bir gün, bir cemaatin göğsünün saftan önde olduğunu gördü ve şöyle buyurdu: “Ya saflarınızı düzeltirsiniz veya Allah, aranızda ihtilaf meydana getirir.” (Tirmizi, Salat, 167.)


Tek kişi ile saf olmaz. Bu itibarla safların gerisinde tek başına namaz kılınması mekruhtur. Şayet öndeki safta yer kalmamış ise bir kişi saftan geriye çekilir ve iki kişi safta durur. Safların, imamın tam arkasında sağa ve sola doğru doldurulması sünnettir. Saflar, sağ omuz ve ayak hizasına göre ayarlanır ve düzgün tutulur. (bk. Ebu Davud, Salât, 94.)


Müslüman, camiye sağ ayağı ile besmele çekip dua ederek girer, caminin arka taraflarına değil boşsa ön safa, ön saf dolu ise boş olan safa oturur, arkada bir yere oturmaz, ön safa geçmek için insanların üzerinden atlamaz, camide kendisine özel bir yer edinmez. (bk. İbn Mace, Salât, 200.)


Prof. Dr. İsmail KARAGÖZ