Helal Rızık

Helal Rızık
İslâm’ın emir ve tavsiyeleri beş şeyi korumak içindir. Bunlar din, akıl, namus, mal ve candır. Helal sınırını aşmak bunlara, yani kendimize zarar verir. Günlük hayatımızın helal sınırları içinde olması, kendimiz, çevremiz ve toplum için bir rahmettir.
Dilimizde genellikle “yiyecek-içecek” manasında
kullanılan “rızık” kelimesi, Arapçada “nimet, bir günlük yiyecek” anlamına
gelir. “Bir günlük yiyecek” sözünde çeşitli hikmetler vardır. Bir günlük
yiyeceği olmayana sadaka verilmesi farz kabul edilmiştir. Bayramlarda fakirlere
verilen sadakanın miktarı da bir günlük yiyecek şeklinde belirlenmiştir. Bu
şekilde rızkın bir günlük maişet olarak kabul edilmesi, bir bakıma Allah’a
duyulan güvenin göstergesidir. Eskiler “Bugün de karnımız doydu, yarına Allah
kerim” diyerek bu anlayışı çok güzel ifade etmişlerdir.
İnsana dair her şeyi kuşatan dinimiz rızıkla ilgili de
doğrudan emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Bu emirlerin başında haram yememek
gelir. Bakara suresinin 122.ayetinde, “Ey iman edenler! Size verdiğimiz
rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız
O’na şükredin.” buyrulur. Rızkın temiz olması, helal olması demektir.
Haram helal sınırı
Bir yiyeceği haram kılan ilk sebep yiyeceğin kendisiyle
ilgilidir. Dinimiz domuz eti, içki, kan gibi şeylerin doğrudan haram olduğunu
söylenmiş ve yenmesini yasaklamıştır. Bunlar bilerek asla yenilmez içilmez,
şüpheli durumlarda da ihtiyatlı davranılır.
İkinci sebep yiyeceğin elde edilme şekliyle ilgilidir.
Kumar oynayarak, hırsızlık yaparak kazanılan şeyleri buna örnek verebiliriz. Bu
noktada haram yollara başvuran biz değilsek bile dikkat etmeliyiz. Nitekim
Peygamber Efendimiz s.a.v. “Çalıntı malı bilerek satın alan kişi, çalanın
günahına ve ayıbına ortaktır.” buyurmuştur. (Beyhakî)
Üçüncü sebep yiyeceğin tüketilme amacıyla ilgilidir.
Birini rüşvet almaya ikna etmek için yemek, zalimlere hoş görünmek için onlarla
birlikte yemek böyledir.
Haramın bereketi olur mu?
İslâm’ın emir ve tavsiyeleri beş şeyi korumak içindir.
Bunlar din, akıl, namus, mal ve candır. Helal sınırını aşmak bu değerlere,
sonuçta kendimize zarar verir. Hırsızlık, kumar, faiz gibi haram kazanç yolları
sadece yapanın dünya ve ahiretini tehdit etmez, bütün toplumun huzurunu bozar.
Başta yapanın dünya saadetini ortadan kaldırır. “Haramın bereketi olmaz” sözü
bunun için söylenmiştir.
Bereket kelimesinin bugün bilinen kökeni binlerce yıl
öncesine kadar gidiyor. Eski Akad dilinde “diz çökmek” anlamına geliyor. Diz
çökmekten “yalvarmak, dua etmek” anlamı kazanmış. Sonra dua edildiği için
ekinler bollaştığından verimlilik manasında kullanılmış. Nihayet Arapçada
Allah’ın verdiği nimete, bolluğa karşılık gelerek günümüzdeki anlamına ulaşmış.
Burada kulluk bilincinin nasıl örüle örüle dünya nimetlerinin değerini belirlediği
anlaşılıyor.
Gönlü rahatlatan din ve ahlâktır. Helalin huzuru hiçbir
şeye değişilmez. Harama bulaşmamanın kıymeti de son nefesten itibaren
anlaşılır.
Helal kazanınca
Günlük hayatımızın, helal dairesi içinde yer alması,
kendimizi, çevremizi ve toplumumuzu doğrudan etkiler. İnsanların helal ve
harama dikkat etmesi, adalet duygusunun var oluşuna işarettir. Nitekim
özellikle ticarî konulardaki haramlar, insanların haklarını korumak içindir.
Hadis açıklayıcısı alimlerimizden İmam Tîbî rh.a., helal
kazanmanın bazı güzel sonuçlarını şöyle sıralamıştır:
• İş sahibinin işinin görülmesi, işçinin ücretini
alması.
• Sermayenin temiz bir yolla, yani helal ticaretle
artırılması.
• Ticaret yahut üretim yaparak insanların ihtiyaçlarının
giderilmesi, toplumun bundan faydalanması. Mesela kumaş dokumak, elbise dikmek,
tarımla uğraşmak.
• Kazanç sağlayan kimsenin çalışarak tembellikten, başı
boşgezmekten kurtulması.
• Çalışarak nefsin azgınlığının kırılması, böylece
nefsin isyankârlığının azaltılması.
• Zilletten ve başkalarına muhtaç duruma düşmekten
kurtulmak.
Daimi ibadet hali
Rızkımızı helalinden temin etmek için çalışmak farzdır.
Bu niyetle yaptığımız işler ibadet yerine geçer. Hadis-i şerifte;
“Kişinin kendi yediği ve ailesine yedirdiği her lokma
sadakadır” (Buharî) buyrulmuştur.
Sadaka kelimesi doğruluk, adalet manasındadır. Yapılan
her türlü iyiliğe sadaka denir. Tebessüm etmek, yoldan bir çöpü kaldırmak,
hasta ziyaret etmek bunlar arasındadır.
Helal kazanç, müslümana doğruluğu, dürüsütlüğü telkin
eder. Helalinden kazanmak, dürüstçe kazanıp dürüstçe yemektir. Bu dürüstlük ise
işin başından itibaren niyetin sağlam olmasını gerektirir. Bu sebeple işe
gitmeye hazırlanırken şöyle niyet etmemiz gerekir. “Rabbim, sen rızkın
kefilisin ama çalışmayı da emretmişsin. Bugün senin rızan için çalışacağım.”
Sonra gün boyunca bu niyetimizi muhafaza etmeliyiz. İşimize özen göstermeli,
hakkını vermeliyiz. Aksi halde işverenin ve hizmet sunacağımız insanların
hakkına gireriz. Nasıl namazı huşu ile kılmaya çalışıyorsak, işimizi de en
kaliteli şekilde yapmaya gayret etmeliyiz.
Helalinden kazandıklarımızı ailemizle, din
kardeşlerimizle paylaşmalıyız. Allah Rasulü s.a.v.: “Yemeğin hayırlısı çok elin
uzandığı yemektir.” (Ebu Davud) buyurmuştur. Bunlara dikkat etmek rızkımızı
bereketlendirir, ahlâkımızı güzelleştirir. Dünya lezzetiyle ahiret saadetini
bir araya getirir.
Haram lokmaya tevbe
Haramdan sakınmak gerekir. Hem dünya huzurumuz, hem de ahiret
saadetimiz için harama el uzatmaktan çekinmek gerekir. Kazara da olsa haram bir
iş yapılınca da derhal pişmanlıkla tevbe etmeliyiz. Tevbe manevi zararı
gidermek için önlem almaktır. Haram lokma vücudumuza girdiği andan itibaren
kanımıza, ruhumuza karışır. İç huzurumuzu bozar. Yaptığımız ibadetlere,
ettiğimiz dualara zarar verir. Hidayet nurunu zayıflatır. Hidayet nuru
Rabbimizin bizi hayırlara yönlendirmesidir. Bu nurun azalması bizi kendimizle
baş başa bırakır. Böylece kötülüklere yönelir, iyiliklerden uzaklaşırız. Çünkü
kötülükler bizden, iyilikler rabbimizdendir. (Nisâ, 79)
Hayır işlemek hidayete, hidayet de yine hayır işlemeye
bağlıdır. Haram girmemiş bir beden Allah’ın rahmetini çeker. Rahmet iyilikleri
sevmemizi, kötülüklere isteksizlik duymamızı sağlar.