VAKIFLARIN KURULUŞ AMACI NEDİR?
Bu itibarla vakıf husûsunda derin bir hassâsiyete sahip olmak ve bu ilâhî emânete büyük bir dikkatle riâyet etmek zarûrîdir. Tarih boyunca bu konu üzerinde titizlikle durulmuş ve bu emânetin ihlâl edildiği zamanlarda da acı akıbetlere dûçâr olunmuştur.
Nitekim Sâlih -aleyhisselâm-’a mûcize olarak verilen deve, kimseye âit olmayıp Allah Teâlâ’nın peygamberi vâsıtasıyla insanların istifâdesine sunduğu bir emânet idi ve âdeta bir vakıf malı hükmündeydi. Sütü, bir sebil gibiydi. Sahibi de Cenâb-ı Hak’tı. Fakat azgın kavim, deveyi öldürerek bu emânete ihânet etti. Neticede helâke dûçâr oldu.
Halk ağzında kıssa olarak anlatılagelen Süleyman -aleyhisselâm- ile serçe kuşu arasındaki şu hâdise de çok ibretlidir:
Bir gün Süleyman -aleyhisselâm-, serçe kuşunu azarlamıştı. Bunun üzerine serçe, Süleyman -aleyhisselâm-’ı tehdid ederek:
“–Senin saltanatını mahvederim!” dedi. Süleyman -aleyhisselâm-:
“–Senin cüssen ne ki, benim saltanatımı mahvedeceğini söylüyorsun!..” dedi. O küçük kuş, şöyle cevap verdi:
“–Kanatlarımı ıslatır ve bir vakıf toprağına sürerim. Sonra da kanatlarıma bulaşan bu toprağı sarayının damına taşırım. Böylece benim taşıdığım o vakıf toprağı, senin sarayını çökertmeye yeter!..”